ACI

 

Gençler anlaşmışlardı birbirleriyle.. çok seviyorlar, sevgilerini gizlemeden
ulu orta kuşlar gibi sevişerek gösteriyorlardı. İki aileden uzak yerlerde, kuytularda
buluşup vakit geçiriyorlardı. Ailelerin bu ilişkiye izin vermeyeceklerini düşünüyorlardı. Dostları, arkadaşları biliyorlardı bu aşkı ve birbirlerine olan bağlılıklarını.
Kesin karar verip,daha fazla uzatmadan ailelerine açmaları gerekiyordu bunu.
Ada ile Eda, aile içinde kendilerine en yakın gördükleri babalarına açmaya karar verdiler, aşklarını.İkisinin de babası ile arkadaş gibi samimiyetleri vardı çünkü..

Ada’nın ailesi kendi çevrelerinden kız almayı düşünüyorlardı, oğullarına..
Bir pazar akşamı Ada, bütün cesaretini toplayarak babasının karşısına geçer:
“Baba, benim sevdiğim biri var.Adı Eda ve ilişkimizde çok ciddi ve evlenmeyi istiyoruz.Ben de kendi ayaklarımın üzerine durabiliyorum, çalışıyorum. Eda ile hayatımızı birleştirmeyi istiyoruz” der. Hiç beklemedikleri bu sözler karşısında annesi Sevda ve babası Çağrı, şaşkın şaşkın bakarlar Ada’ya.. Ne olumlu ne de olumsuz bir şey söyleyebilirler, önce..Tepki vermek istemezler. Ada’nın yüzüne bakarak, “oğlum, iyi hoş ama kimdir, kimin nesidir bu kız? Eda dediğin nereli, nerde yaşıyor, iyi bir aile kızımı? Biz seni nasıl olsa evlendirecektik, bekar kalacak değilsin. Sana düşündüğümüz bir kız vardı, aile dostumuzun kızı..Aynı yörenin, aynı kasabanın insanıyız oğlum, iyi düşün
ilerisini düşün.. bu hayat senin hayatın. Bu yaşa kadar büyüttük, işini buldun çalışıyorsun..Evin tek oğlusun.. Bugüne kadar karışmadık yaptıklarına, yapacaklarına. Olan, olmuş artık.Keşke önce bize danışsaydın. Bizde ona göre araştırma yapardık. Ailesini sorup soruştururduk” derler.

“ baba, biz birbirimizi seviyoruz ve kararlıyız. Olumlu yaklaşmanızı istiyoruz.
Hangi çağda yaşıyoruz.. Akraba, aile içi kız alıp verme devri çok gerilerde kaldı.
Görüyorsunuz binlerce kişi sakat, mutsuz olanlar, doğanlar var. Benimde bunlar gibi olmamı mı istiyorsunuz? Çağrı içinden “bak, bak evlat büyümüşte bize akıl veriyor..
Bizler babamızın karşısında bırak konuşmayı gözüne bakmaya korkardık…
Bize ne diyecek diye saklanacak yer arardık demek öyle” diye geçirir…
Ada uzunca bir sessiz kalır…

Çağrı’da öylece sessiz gözlerine bakar Ada’nın..
Ada’nın ensesine kolunu koyarak hafif bir okşamayla ensesini dokunur ve “bak oğlum, getir, görelim.. tanıştır.. Olan olmuş, senin mutlu olman bizi de mutlu eder.”der.
Ada gözlerindeki sevinç çığlığını içine atar ve izin isteyerek yanlarından ayrılır... Sabah Eda’ya olanları anlatmanın heyecanı ve sevinciyle odasına çıkar.. Ailesinin Eda’nın ailesiyle tanışmalarını hayal ederken bir türlü gözü uyku tutmaz. Yatağının içinde bir sağa bir sola dönüp durur..

Bu sırada annesi babasına Ada’nın hiç hoşuna gitmeyeceği konuşmalar yapmaktadır..
Sevda kocasına “sen ne yaptın.. Ada için ne hayallerin vardı. sabahlara kadar oturup
onun yöremizden, kasabamızdan, köyümüzden bir kızla evlenmesini konuşmadık mı?
Kimlerin kızı bekar diye saymadık mı? Sen şimdi, al getir kızı tanışalım diyorsun. Olacak iş mi bu Çağrı…Çevremizdeki insanlara ne diyeceğiz” der.. Çağrı, eşinin sözleri karşısında kulaklarına mantar tıkamış gibi ağzını açıp, bir şey demedi.Sadece dinledi hatta dinler gibi yaptı.. Masa üzerinde duran süslere baktı, su şişesine baktı uzun uzun..Şişenin yarısına kadar içilmiş su vardı.Eşi konuştukça, su kabarcıkları kabarıyor patlıyordu, şişenin içinde….Birden “ yeter….. yeter…..” çığlığı yankılandı odanın her yerine.Sevda, bu çığlık karşısında adeta dondu ve Çağrı’nın gözlerine baktı.. İlk kez bu denli kızgın bağırıyordu kocası ona…

Biraz suskunluktan sonra Çağrı “ boş yere beynimi siktin, ya yeter artık…yeter …
Bende biliyorum,ben de düşünüyorum ve düşündüm olacakları…belki sende haklısın kusura bakma.. kaba konuştum ama şu an da mantıklı düşünmemiz gerek.
Oğlan sevmiş bir kere…sevdaya nasıl söz geçireceğiz..
İyi ki elin gavurunu alıp getirmedi ben bunu seviyorum diye..Bizden belki de tamamen kopacaktı, evden uzaklaşacaktı.. O zaman ne yapacaktık.. Bir de bu yönünü düşün.En azından memleketimizin insanı.Dilini, dinini biliyoruz..Burada nişanı, memlekette de düğünü yaparız” der..

Bir türlü uykuya dalamayan Ada salona giderken, tüm bu konuşmalara istemeden de olsa kulak misafiri olmuştu. Bir yandan sevinmiş, bir yandan babasının annesine karşı sert sözleri karşısında üzülmüştü…
Sevda kocasının söylediklerini beyninde anlamaya çalışırken, Çağrı “geç oldu, artık yatalım.. sabah ola, hayır ola” der ve odalarına çekilirler..
Sabah olmuştu.. Ada pencerenin yanında dışarıyı seyrediyor, dalgın bir şekilde uzaklara çok uzaklara bakıyordu. Kim bilir, belki de nefesinin buharı, içindeki sevinç ve hayallerinin resmini çiziyordu pencerenin camına…….

“Oğlum, bugünde işe gitmemişsin.. patronun kızmasın.. telefon aç, gelemeyeceğini söyle” diyen annesinin sesiyle kendine geldi, Ada..
Annesi konuşurken, evin telefonu çaldı. Ada’nın gözleri bir an da parlayarak
telefona koştu. Bu kesin Eda’dır diye heyecanını annesinden de gizleyemeden,ahizeyi kaldırdı.Ailesi ile konuşmalarını anlatmaya başladı, bir bir.. Eda’nın “ kabul ettiler mi Ada” diyen heyecanlı sesi odanın içinde yankılanmıştı. Sevda duymuştu Eda’nın bu çığlığını …Ada, gözleri parlayarak anlatıyordu olan biteni Eda’ya…Anlatırken, heyecanını yenemiyor sevincinden sözleri tekrarlayıp duruyordu…
Annesi dayanamayarak; “oğlum, sor bakalım Eda’da annesine babasına da durumu anlatmış mı? ” dedi.

Eda da o sırada Ada’ya “babam da annemde başta karşı çıktılar, ama sonra ikimizin ilişkisine onay verdiler” diyordu. “Sadece memleket sınırlarının içinde olsunda, dışında olmasın dediler.Her zaman müsaitler, ailem ailenle tanışmak istiyor Ada”
Ada da Eda’ya aynı sözleri söyler ve telefonu kapatır.

Mayıs ayında güzel bir nişan yaparlar.Temmuz’un yirmisine de düğünü kararlaştırırlar.
Gün olur, vakit gelir,Edirne’nin güzel bir beldesinde düğün olur.. Kız evinin yakın akrabaları karşı bir köyden gelirler, düğün için. Davullu zurnalı, halaylı iki gün köy düğünü yaparlar.
İzin bitmiş, dönüş başlamıştır. Hazırlıklar yapılır, arabalara yüklenir. Gelirken boş olmayan araba giderken de boş gitmeyecektir.

Ada’nın annesi ve babası, Eda’nın babası Esat ve annesi Leyla, birde küçük kardeşi Kaan ile hep birlikte yola koyulurlar..
Eda gelirken babasıyla gelmişti, şimdi kocası Ada ve ailesi ile dönüyordu.
İki araba peş peşe gitmektedir..Yollar uzun, yollar dağlı..Irmaklar üzerinden geçerek
kaldıkları yere otuz sekiz saat varken bir dinlenme tesislerinde dinlenirler.Oraya kadar arabayı bir Çağrı, bir Ada kullanarak gelmişlerdir.Bir benzinciye gelirler. Artık iki aile hısım olmuştur..Ada’nın annesi ile babası,yol boyunca geliniyle oğlunun huzursuz olduğunu hissetmiştir. Kendileri de huzursuz olmuştur, bu yüzden.. Çocukların baş başa kalmaları için
Hısımları ile aynı arabaya binmeyi teklif ederler. “Hem sohbet ederiz, hem de çocuklar baş başa kalırlar.. yol boyu gelinle oğlan doğru dürüst konuşamadılar.”derler.. Eda’nın ailesi bu teklifi memnuniyetle kabul ederler. Kaan’a da “kalk oğlum, sen Eda ablanın arabasına bin.. Çağrı amcanla Sevda yengen bizim arabaya binecek”..
Yolla koyulurlar yeniden.. Bayağı bir yol almışken gece yarısı olmuştur artık. Zifiri karanlık yolda gidişli-gelişli, sollamanın imkansız olduğu bir seyirdedirler.Tırlar, arabalar karşı yönden bir su gibi akarak geliyordu..


Esat, iki tırı sollar, sinyal yakar.. arkadan Ada’da gelsin sollasın diye.. Yol boyu bu şekilde devam ederler ki artık virajların dönemeçlerin başladığı yola düşerler.
Esat sinyal vermeyi unutur, gecenin bir yarısında dalgınlıkla birkaç arabayı sollar.
Hoş sohbetler içinde Ada araba kullanırken, Kaan’da arka koltukta uyuyordu.
Ada “babamlar bayağı bir araba solladılar, ilk kez aramız bu kadar açıldı” der..
“Eda, baban çok süratli araba kullanıyor, önündeki her arabayı sollamış. Biz geride kaldık” der Ada.. Eda “Sen yavaş git, ilerde beklerler bizi, telaşlanma Ada” der.
Ada önüne bakarken, bir büyük aracın geldiğini görür. Sinyal vererek sollamak ister önündeki tırı. Yanından tır geçer o anda…. gaza yüklenir ve Ada karşına çıkan arabayla burun buruna gelir…

Yusuf Ter 07.12.05

Saat 04:12 İsviçre