Gemide Bir Kayıp

 

Memleketimizin bir ilinde ilin köyünde insanlar sevdiklerine kendi sevgilerini göstermek için mendil verirlermişti.. erkek değil de bayan vermiş sevdiği, hoşlandığı kişiye.. o an aşık olurlarmış.. zaman böyle akarken bir gün bayan çeşmeye gider ordan geçmekte olan köyün delikanlılarından biri başını kaldırır çeşmeye gelen bayana bakar bakar ama ne bakış içi cız eder konuşmak ister, konuşamaz.. gelenek ve törelerine göre yasaktır... görücü usluyla evlilikler olur. Bayan da bu delikanlıya bakar gözlerini üzerinde süzer.. aldırmadan “al bu mendil senin” der.

Genç delikanlı şaşırır beklemediği anda karşılaştığı bu olay karşısında o an aşık olurlar birbirlerine. Buluşma yerleri günün ve köyün içindeki yaşama göre hep değişmektedir.
Gün gelir evlenirler, çok mutlu çevreyi kıskandıracak şekilde sevdalı hayatları olur.
Olur ama Ahmet işsizdir iş aramak için gurbete gitmek ister. Aile fertlerinin onayını da alarak eşiyle de vedalaşarak gurbetin yolunu tutar.. işçi olur, çalışır para kazanır.. eşine olan aşk zaman geçtikçe soğur, uzaklaşır. ihmal etmez, maddi yandan hep destek olur ama izine gelmez.. haberleşmeleri mektupla olur, mektupların da bile kavga ederler. Ahmet uzun yıllar sonra döneceğini ve yanına aldıracağını söyler bir mektubunda. Sevdiği aşık olduğu Arzu, bir umutla yolunu gözler, köyde hep laf duymaktadır. Dedi kodu çıkarırlar, çocukları da olmamıştır. Bir de bunun üzüntüsünü yaşar zaten evlendikten dört ay sonra Ahmet gurbete çıkmıştır.

Ondan bu yana gelmemiştir köyüne ki nasıl çocuk olsun. Köy yeridir, milletin ağzı torba değil ki büzesin, kulağını kapar.. İçine atarak içinde öfkesini bastırır.. Ahmet’in yolladığı mektupları tekrar, tekrar okur.. okudukça kağıt kalem alır öfkesini, satırlara döker.
Ahmet’te mektubu alınca mektuplar içinde kavgalarda tartışmalı sözlerde uzar gider. Arzu yanına aldıracağı mektubu okumaya başlar. Onun hayaliyle uykuya dalar.. Gecenin kör karanlığında kapıya vurulan sesle uyanır.. irkilirek koşar adımlarla kapıya varır..
-kim o diye, seslenir..
Ahmet “adını demeden açsana gayrı kapıyı ben geldim.. uyuşuk kadın” der. Uzun yıllar geçmiştir. Ahmet 19 yaşındaydı gurbete gittiğinde ki, otuzlu yaşlarda dönmüştü köyüne. Arzu gözlerinin çapağını silerek kapıyı açar, karşısında 19 yaşında yolladığı aşkının yerlerinde yerler esiyordur.. Saçları dökülmüş, kirli, sakalıyla karşısında duruyordu.. ne sarılacağını bildi ne de kelam edeceğini..
İçeri buyur etti sessizce konuşmadan ki gözleri dolmuştu, ağlayamadı da.. gözyaşı içinden içine akıyordu. Anası babası gelmişti, hasret gidererek sarıldılar, koklaştılar. Anası gözleri şişene kadar ağlamıştı.. Baba yüreği hasret oluşu ve geri gelişi de o kadar sevindirmişti babayı.
Arzu “açıkmışsındır, sofra kurayım açlığını gider” dedi. Ahmet, sadece bakıyordu Arzu’ya.
Evin içinde dolanışına, nereye adım atsa adımını sayacak kadar dikkatli bakıyordu.
Arzu, mutfak kapısını açıp içeri girene kadar Ahmet arkasından baktı. Of çekerek kafasını salladı.. Arzu, mutfaktaydı ve kapıyı da kapatmamıştı, içerdeki sesler duyuluyordu. Tavayı eline aldı. Beş tanede yumurta aldı, önce tüplü ocağı yaktı.. Harıl harıl yanmaya başladı. Tavayı koydu, ateşin üstüne.. Buzdolabını açtı, tereyağını çıkardı, bir kaşık tavaya koydu. Yağ kıvamına gelene kadar bekledi ama eli boş durmuyordu. Çay demledi, diğer ocakla. Yağ kıvamına gelmişti artık yumurtayı kırdı, tuzunu serpti.. Kendisinin de canı çekmişti. Tereyağın kokusunda pişen yumurta ki, yufka ekmekte çıkarıp tepsiye koydu, çayla birlikte. Tam çıkarken babası Ahmet’e sordu, temelli mi geldin yoksa gayrı izine mi dedi.
Ahmet, “baba, üç haftalığına geldim arabayla.. Arzu’yu alıp götüreceğim, giderken. Orada ev açtım, düzenli bir yaşamız olsun istiyorum”.dedi.
Babası “gayrı, tamam oğlum. iyi düşünmüşsün, köyde dedikodu aldı başını götürdü.. sahip çık gayrı malına. O da yıllardır bu kapıyı bekledi, seni bekledi. erkeği olduğunu bilsin” dedi.

Arzu, içindeki sevinçle ve hüzünle bunca yıl gelmeyip mektubundaki yazdığı yazılar geldi aklına. Bir ara fırsatını bulur, sorarım dedi. Onu düşünürken, ana seslendi.. “gelin, nerde kaldın, hadi gayrı getir sofrayı.. oğlan acıkmıştır”. Arzu, anasının sözünü bitirmeden mutfaktan çıkar. Ahmet yine gözlerini alamaz Arzu’dan. Yiyecekmiş gibi bakar bakmasınıda içinde aşkı, sevdalı tutkunluğu soğumuştur. Afiyetle hazırlananı yer ve odalarına çekilirler.

Arzu gideceği güne kadar sormaz mektupta ki o yazıların, kavgaların, yazışmaların hesabını.
Gün gelir ayrılık zamanı gelmiştir artık köylüleriyle helallaşır Ahmet. Arzu’da helallaşır. Artık kim bilir ne zaman döneceklerdir.
Yola düşerler arabada ikisi vardır. Arzu sorar Ahmet’e, “karayoluyla mı geldin yoksa gemiyle mi “der. Ahmet “gemiyle geldim, dönüşümüzde gemi” der. Arzu ilk kez gemiye binecektir.. Yol boyu duraklamalarda alış veriş yapar Arzu. Yolda ne görse almak ister ne de olsa memleketin malıdır.. Orada bunları bulamam, der. Yavaş yavaş artık binecekleri gemi limanına yaklaşmaktadırlar. Arzu yavaşça bağırır, “aboo bu da ne böyle kocaman gemi” der. Ahmet, “işte biz buna bineceğiz” der. Limana yanaşan gemiye binerler, kabinelerine çekilirler. 38 saatlik yolculukları olacaktır gemide. Kaldıkları kabinde bağrışma, çığlık kopar. Ahmet kapıyı açar dışarı çıkar, güvertede dolaşmak ister gecenin yarısında. Ahmet bir türlü gelmeyince Arzu onu aramak için kabineden çıkar. Ahmet geri döndüğünde Arzu’yu bulamaz. Kabinede aramaya başlar aklına sanırsam kabinenin olduğu yeri şaşırdı ya da kayıp etti geri dönemedi diye düşünür. Danışma yerine varır, eşinin kayıp olduğunu saatlerdir aradığını ama bulamadığını söyler. Danışmada bulunan iki kişi telaşa kapılırlar ve tek tek bütün odaları ararlar ama Arzu’yu bulamazlar. Ahmet’in yaptığı bir oyun bütün gemidekileri telaşlandırır ve ilk gelecek olan limanda geminin limana çekilmesini ister Kaptan. İnsan kayıp olmuştur gemide.. önceden güvenliği ararlar ve gemi limana yaklaşır.. Özel güvenlik çok sayıda polis ve asker gelir, gemiyi ararlar. Ahmet eşinin resmini verir kaptana. Kaptan da resmi polislere ve askere gösterir.
Ama bulamazlar.. Gemiden de kimseyi indirmezler zaman geçer saatler geçer yok, bulunmaz.
Aramadıkları bakmadıkları yer kalmaz. Bir gün boyunca gemiyi ararlar yoktur..

Polis Ahmet’i kaptan kabinesine alır ve dışarı çıkmasına izin vermez arama bitince Ahmet’in bilekleri kelepçeli bir şekilde dışarı çıkarırlar alıp götürürler…


Yusuf Ter 16.07.2008
Saat 00:47 İsviçre