Komünist Olmak nedir?

 

Komünist Olmak nedir?
Parti Disiplini Nedir?


1) Kişiliğin Gelişmesi İçin En Uygun Ortam
Programımızda parti üyeliğinin gerektirdiği, her komünistten beklenen görevler ve yükümlülükler belirtiliyor. Bir komünistin ne gibi politik ve kişisel özelliklere sahip olması gerektiği özetle anlatılıyor. Parti üyesi olmak için işçilerden, her üye adayından ağır sorumluluklar, sınırsız özveri ve yaratıcı, çok yönlü çalışma isteniyor.
Ancak bunlara bakarak, komünistliğin yalnızca insanlardan çok şeyler bekleyen, ama onlara hiçbir şey vermeyen bir olgu olduğu sonucuna varmamalıdır. Komünistlik yalnızca sürekli çalışma ve yükümlülük demek değildir. Gerçekte komünist partide somutlanan ülkü ve inanç birliği temelinde bir araya gelmek; bir insanın, birey olarak her yönden uyumlu gelişmesi ve olgunlaşması için en uygun koşulları yaratıyor. Parti içinde yoldaşça tartışma ve kolektif çalışma ortamı, bireyin ortak davaya katacağı kişisel özelliklerinin, her türlü yetenek ve becerilerinin serpilip gelişmesi için geniş olanakları sağlar.
Emekçi yığınlar arasında aydınlatma ve eğitme çalışması yürütmek, insanda zengin bir bilgi ve kültür edinme isteği uyandırır. Bu, sonuçta eğitmeye çalıştığı emekçilerden çok şeyler öğrenmesini sağlar.
Ortak amaç için birlikte çalışanların, bir koordinasyon içinde faaliyet yürüten tüm yoldaşlar topluluğunun ortak siyasal eylemi ortaya büyük bir güç çıkarır. İnsanlar deneyimleriyle bu gücün önemini kavrar ve kolektivizm, örgütlülük, iş disiplini gibi olumlu özellikler içlerine işler. Parti yaşamı, kişisel sorumluluk bilinci; insan ilişkilerinde hoşgörü, esneklik ve ilkesellik; günlük yaşantısında programlı, disiplinli olma, çevresine gelişkin özellikleriyle örneklik etme gibi üstün vasıflar kazanmaya yardımcı olur.
Böylece, kapitalist ideolojinin sosyo-ekonomik ilişkiler sistemi, yaşam biçimi ve propaganda aygıtlarıyla yaymaya çalıştığı onca olumsuz anlayışa karşın; öncü işçiler arasında gelişen bir yaşantı ve ilişkiler sistemi oluşur. Sosyalizmle tüm topluma egemen olacak yeni türden insancıl birlikte yaşama tarzının filizleri şimdiden komünist partisi içinde, komünistler arasında boy verir; buradan en ileri kesimlerinden başlamak üzere, işçi sınıfının saflarına, toplumun tümüne doğru yayılmaya yönelir.
2) Sınıf ve Komünistler
Komünist partisi işçi sınıfının bir parçasıdır. Her komünist de sınıfın bir üyesi, onun kopmaz öğesidir. Ne partinin ne de bir parti üyesinin, işçi sınıfının çıkarlarından bağımsız özel bir çıkarı, ne de onun geleceğinden değişik, kendine özgü ayrı bir geleceği olamaz.
Ancak, parti ve komünistler sınıfın bütünüyle özdeşlik içinde değildir. Ondan ayrıldığı belli noktalar vardır. Birinci olarak komünist, yurttaşı olduğu ülkenin proletaryası açısından, her türlü milliyetten bağımsız olarak, sınıfın ortak uluslar arası çıkarlarını temsil eder. Komünist, yalnızca çalıştığı fabrikanın, işkolunun ya da bağlı olduğu sendikaya üye işçilerin yakın çıkarlarını temsil etmenin ötesinde, sınıfın bütününün çıkarlarını temsil eder. Ayrıca, sınıfın her türlü biçim altındaki mücadelesinin (yani sınıf savaşımının her aşamasında ve her koşulda, bütün düzeylerde ve bütün mücadele alanlarında –ekonomik, politik, ideolojik) çıkarlarını savunur.
Bu özellikleriyle, mücadelenin herhangi bir evresinde ilerlemeyi engelleyebilecek, yavaşlatıcı eğilimlere, ya da iş yeri-iş kolu-sendika vb. gibi düzeylerde sınırlı dar yaklaşımlara karşı sınıfın bütününün tarihsel olarak dile gelen çıkarlarını öne çıkarır. Mücadeleyi ekonomik alanda hapsetmek isteyenlere, politik iktidar hedefini işçilerin önünden uzak tutmaya çalışanlara, sınıf hareketini dar grup çıkarları ya da maceracı hedefler yönünde sürüklemeye kalkışanlara, işçi sınıfının Marksist-Leninist ideolojiyle donatılması ve politik iktidarı ele geçirmeye hazırlanıp yönlendirilmesinin önünü tıkamaya yeltenenlere karşı mücadele eder. Komünist proletarya enternasyonalizmi ilkeli savunucusu ve propagandacısıdır. Milliyetçi yaklaşımlarla işçi sınıfının dar düşüncelere yöneltilmesine, ulusal sınıf hareketinin dünya işçi sınıfı hareketinden koparılmasına, onu bir müfrezesi olduğu dünya işçi sınıfının veya herhangi bir ulusal müfrezenin karşısına çıkarma girişimlerine karşı mücadele eder.
Komünist işçi sınıfının içinden biridir. Ama onun en kararlı, her mücadelede başı çeken yol gösteren kesimini oluşturur. Sınıf hareketinin geçmişten bugüne izlediği çizgiyi, düşman sınıfla mücadele içinde oluşan koşulları, varacağı sonuçları açıkça görmek ve anlamak gibi özelliklerden kaynaklanan bir üstünlüğü vardır. Bu da onu, işçi sınıfının salt bir kolunun ve yalnızca yakın çıkarlarının değil; tüm dünya ve ülke çapında sınıfın bütününün, hem yakın hem de uzak çıkarlarının en üst düzeyde temsilcisi konumuna ulaştırır.
Bir ülkenin işçi sınıfı yüklendiği tarihsel misyonla, ulusun çoğunluğunun, emekçi katmanlarının çıkarlarının da gerçekleşmesinin yolunu açar. Kendisiyle birlikte ulusun çoğunluğunu da kurtaracak olan proletarya ulusun geleceğini temsil eder. İşçi sınıfı, ulusun başında, önünde yer alır. Bu nedenle onun öncüsü işçi sınıfı partisi, ulusun çıkarlarının da temsilcisi durumundadır.
3) Emekçilerin Güncel Çıkarları İçin Mücadele
Komünist bulunduğu her ortamda özel bir sorumluluğa ve görevlere sahiptir. Çalıştığı fabrika ya da atölyede, büro ya da devlet dairesinde, kısacası içinde yer aldığı emekçi topluluğunun sınıf çelişkileri ve iş koşullarından kaynaklanan her türlü soruna özel bir sorumlulukla eğilmek zorundadır. Çalışanların, iş kazalarına karşı korunması, daha rahat çalışma koşullarına kavuşması, işten atılmaların önlenmesi, yemek, servis arabası, kreş, emzirme odası, vb. gibi küçük-büyük güncel her sorunda emekçilerin çıkarlarının yılmaz savunucusu olacaktır komünist. Çalışanların bu sorunların çözümü için birleşmelerinin, etkili yöntemlerle haklarını savunmak, yenilerini elde etmek ve işyerlerinin yönetimini katılmak için harekete geçmelerine önderlik etmelidir.
Geride duranların mücadeleye kazanılması,b ileri çıkanların daha üst düzeyde eğitilmesi, tüm emekçi kitlesinin hareketin nedenleri, gelişim doğrultusu ve sonuçları konusunda aydınlatılması, geniş emekçi kesimlerin, etkili halk örgütlerinin desteğinin sağlanması gibi görevler, komünistin yol göstericilik işlevinin somut ifadesidir.
Emekçiler henüz hak ve çıkarları için aktif mücadeleye girişecek durumda olmadığı hallerde, onlara içinde bulundukları koşulları nedenleriyle birlikte ayrıntılı ve net bir biçimde anlatmak; bu koşulların sorumlularını göstermek; düzeltilmesi için yapılması gerekenin neler olduğunu konusunda aydınlatıcı bilgiler vermek; başka işyerlerinden sınıf mücadelesi tarihinden örnekler aktararak, onları esinlendirmek gerekir.
Yığının içinde gelişen en ufak bir tepkiyi iyi işleyerek, süreç içinde hareketliliğin birden yükselebileceğini hesaplayıp, oluşumları iyi gözleyerek yığınları mücadeleye hazırlamayı yorulmadan sürdürmek zorundadır.
Parti üyesi, yalnız işyerinde değil, yaşadığı apartmanda, gecekondu mahallesinde, semtimde ya da köyünde, o çevrenin tüm sorunlarının çözümü için aktif çaba gösteren, komşularının sıkıntı ve dertlerinin azaltılması çabalarına yol gösteren, yardımcı olan kişi olmalıdır. O yöre halkının üzerindeki polis-jandarma baskısına karşı en önde sesini yükseltmeli, yol, su, kanalizasyon, elektrik gibi, çocuklar için park yeri yapılması, belediye hizmetlerinin eksiksiz sağlanması, sağlık hizmetlerinden etkin biçimde yaralanma vb. gibi tüm yerel sorunlara özel bir dikkatle eğilmelidir. Sorunlarından yakınan ancak ne yapacağını bilmeyen emekçileri bunların çözümü için biraraya getirmeli, toplu ve aktif bir çabaya girişmelerine önayak olmalı ve girişimlerinin her aşamasında daha ileri adımlar atmaya yöneltilmelidir.
Bu tür “ufak tefek” sorunları hafide almak, “basit” görünen günlük dertlere eğilmekten uzak durmak komüniste yakışan b ir özellik değildir. Yığınların öncüsü olmayı amaçlayan komünist, bulunduğu iş ve ev ortamındaki yığının can alıcı, her gün yaşadığı sorunlarda yol göstericilik edemezse, onları dertleriyle baş başa bırakıp, yalnızca politik açıklamalarla yetinirse, böyle bir öncülüğü nasıl gerçekleştirecektir? Gösterdiği yakın ilgisi ve sonuç alıcı inisiyatifi sayesinde komünist, emekçiler arasında haklı bir sempati uyandıracak, dostluğu ve yakınlığını kazandığı bir çevreye sahip olacaktır. Çevresinde sevilip sayılmayan, söylediği dinlenmeyen, sözleri en azından ciddiye bile alınmayan bir insan, emekçileri gerçekten nasıl yönlendirebilir?
4) Emekçilere Yaklaşım
Her emekçi yakınımızın, çevremizdeki her insanın kişisel-ailevi sorunları da içinde, tüm dertleri bizim de derdimizdir. Özünde tüm bu sorunların, kapitalizmden, emperyalizme bağımlılık ve geri kalmışlıktan, onun sonuçları olan eğitimsizlik, insan ilişkilerinin zayıflığı, yoksulluk ve kendini kurtarma çabası, para hırsı vb. gibi olgulardan kaynaklandığını biliyor, söylüyoruz. Bu konuda bilimsel olarak temellendirilmiş politik açıklamalar getiriyor, topyekün çözümün ana doğrultularını gösteriyoruz. Ama bu yeter mi? Mevcut koşullarda insanların binbir sorunundan hiç değilse bir kısmının çözümü ya da bu ölçüde de olsa, sağlanamaz mı? Ya da hiç değilse hafifletilemez mi? İş arayan ve çevresi dar olduğu için, ya da yeterli bilgiden yoksun olduğu için bulamayan bir emekçi ailesine iş bulmada; hasta çocuğunu tedavi ettirme yolunu bulamayan bir anneye tedavi konusunda yardımcı olabilirse; işsizlik ve sağlık sorunlarının nedenleri konusundaki görüşlerimizi, bunların düzeltilmesi için yapılması gerekenleri anlatmamız daha etkili olmaz mı? Komünist her şeyden önce günlük yaşamda emekçilerin güvenini, sevgi ve saygısını kazanmalıdır. Parti içi kişisel ilişkilerde de can alıcı sorunlara el atmak, bunların olabildiğince çözümü için yardımcı olup yol göstermek önemlidir. Ondan sonra sorunların temelde yatan nedeni ve köklü çözümler için getireceğimiz önerileri mücadele yoluna ilişkin görüşlerimizi can kulağıyla dinleyeceklerdir.
Bugün sosyalizmi kurmuş olan işçi sınıfı partilerinin hemen hepsinin devrim öncesinde işsizler için iş bulmayı sağlayan, emekçi çocuklarının bakımını üstlenen, savaştaki işçilerin ailelerine parasal destek sağlayan vb. yığın örgütlerine önderlik etmiş olduklarını anımsarsak; yığınların güvenini kazanmak için nasıl bir anlayışla yaklaşmamız gerektiğini daha iyi kavrarız.
5) İşçi Sınıfının Birliği İçin Çalışmak
İşçi sınıfının burjuvaziye karşı mücadelesinde her düzeyde öncelikle de politik bakımdan sağlam bir birlik içinde bulunması, bu mücadelenin başarısı için kaçınılmaz bir zorunluluktur. Bu gerçeğin bilincinde olan komünist, yığınlar arasındaki çalışmalarında birliği kolaylaştıracak, yakınlaşma ve ortak davranışın yolunu açacak bir yaklaşımı ısrarlı biçimde sürdürmelidir. Sınıf dostlarımızla, işçi sınıfının şu ya da bu kesimini etkileyen, Marksist ideolojiyi rehber aldığını söyleyen politik yakınlarımızla ilişkilerde yapıcı, işbirliğini geliştirici ve politik birliği (yakın ya da uzun erimli) amaçlayan bir politik tavır göstermek gerekir. Aramızdaki görüş ayrılıklarını ilkesel biçimde kararlılıkla tartışmaktan asla kaçınmadan, ama itici ya da küçümseyici, ayrılıkları derinleştirici bir tutuma da sürüklenmeden, dostça güç ve eylem birliğini her somut olayda, işçi sınıfının çıkarları için mücadele temelinde geliştirecek bir davranış biçimi komünistin tüm faaliyetlerine egemen olmalıdır.
Partimiz bu yönde önemli adımlar atmıştır, atmaya devam ediyor. Ancak, işçi sınıfının politik birliği açısından henüz atılması gereken daha başka adımlar da vardır önümüzde. Elbette tek yanlı bir süreç değil. Dostlarımıza düşen görevler de aynı boyutlarda. Bununla birlikte, biz bu yaklaşımın doğruluğuna gerçekten inanıyorsak, sorumluluğun asıl bize düştüğü bilinciyle hareket etmeliyiz. Her komünist, partimizin bu konudaki birleştirici ve uzun erimli politikasının özünü iyi kavramalıdır.
Bunun ötesinde, komünist, işçilerin sınıf mücadelelerinin her düzeyinde, bilinçlenme ve örgütlenmelerinin her evresinde birliği sağlamak için uğraşır. Kendini sınıf hareketinin birliğinden öncelikle sorumlu hisseder. İş yeri ölçüsünde olsun, iş kolu, sendika ya ad ülke ölçüsünde olsun ve işçilerimizin, işçi sınıfının uluslararası birliğine katılmaları bakımından olsun, işçilerin tüm kesimlerinin en geniş birliğinin gerçekleşmesi için hiçbir çabadan kaçınmaz. Çok çeşitli “ideolojik politik-moral ya da sendikal gerekçelerle” işçi sınıfını ayrı ayrı küçük parçalara bölmeye, ulusal, bölgesel, dinsel vb. temelde parçalayarak örgütlemeye yönelik tüm girişimlere karşı şiddetle mücadele eder.
Bugün, devrimci sınıf ve kitle sendikacılığı ilkeleri temelinde, işçi sınıfının devrimci mücadele geleneklerini yaşatıp güçlendirme ve en geniş sendikal demokrasiyi yaşama geçirme yoluyla ulusal düzeyde sendikal birliğini gerçekleştirmeye çalışmak her komünistin en başta gelen görevlerindendir.
Öte yandan, parti programının sınıfı mücadelesinin belli başlı her evresinde öne koyduğu yakın programın hedeflerine ulaşmak için çalışırken, bu hedefleri benimseyen ya da benimsemeye hazır her kesimden insanla bağlarını güçlendirmek, eylem birliğini örgütlemek komünistlerin görevidir. Bugün diktatörlük rejimine karşı çıkan, demokrasi için mücadeleye atılan, kendi ekonomik ve politik hak ve özgürlükleri için çıkış yapan tüm toplum kesimlerinin eylemlerini birleştirmek ve ortak, yığınsal bir demokrasi hareketi yaratmak partimizin gösterdiği savaş yoludur. Bu yolda yürümek için her kesimin öncü güçleriyle, baş düşmana karşı harekete katılan bütün politik güçlerle diyaloğun, ortak hedefe yönelik eylemleri, koordineli ve giderek güçlenen birlikte hareketin sağlanması için özel çaba harcamak ve çizgiyi kararlılıkla savunmak her komünist için başta gelen bir ödevdir.
Komünistler gerek işçi sınıfı safları arasında birlik çabasını yoğunlaştırırken, gerekse geniş demokrasi güçlerinin eylem birliği ve bağlaşıklık politikasını yaşama geçirmek için çalışırken şu temel noktaları göz önünde bulundurmak zorundadırlar.
Biz, hiçbir birlik ya da bağlaşıklık girişimine öncülük-önderlik iddiasıyla işe başlayamayız. Önderlik dayatmayla, zorlama yada emirle olmaz. Her somut olayda gelişmeleri en yakından izleyen, en iyi önerileri hazırlayan, bunların gerekçelerini en inandırıcı biçimde temellendiren, en ikna edici biçimde açıklayan ve önerilen hareketin yaşama geçirilmesi için etkin ve kararlı biçimde çalışan kimse; bağlaşıklar içinde en büyük etkiyi o elde eder. Ortak davranışa yöneldiğimiz dostlarla aramızda bir sürtüşme, kısır rekabet, parsa toplama kavgası değil, özendirici ilerletici bir yarışma olmalıdır. Böyle bir konuma yükselebilmek için her komünistin özellikle alanıyla ilgili konularda kendini eğitmesi, sorunların özüne inebilmesi, sağlam bir teorik zemine sahip olması ve her yönden iyi hazırlanması gerekir.
6) Partiyi Güçlendirmek
Komünist olmak, partisinin tüm çalışmalarının daha iyi yürüyebilmesi , tüm parti örgüt ve organlarının güç ve yeteneklerinin arttırılması için en yüksek kişisel katkıda bulunmayı gerektirir. Komünistin partisinin daha geniş kesimlere ulaşabilmesi; daha çok işçi-emekçi ve ilerici çevrenin parti politikası doğrultusunda yönlendirilebilmesi, partinin elindeki araç ve olanakların güçlendirilmesiyle olanaklıdır.
Bunun için komünist öncelikle bağlı olduğu organın gereksinimleri üzerine, onun nasıl daha etkin hale getirilebileceği üzerine kafa yorarak çaba harcayarak somut destek sağlamalıdır. Her şeyi olduğu gibi kabul eden; nasıl gelmişse öyle gider diyen, ya da yalnızca kendinden isteneni yapmakla yetinen komünist hiçbir zaman iyi bir parti savaşçısı olmaz. Verilen her görevi , partililikten doğan her yükümlülüğü yerine getirirken somut koşulları çok iyi gözleyerek ve etkenleri defalarca ölçüp biçerek işe koyulmak gerekir. Her işi yaratıcı biçimde ele almalı, daha iyisi nasıl yapılır diye düşünmeli, her seferinde daha ileri adımlar atmak için öneriler getirmeliyiz.
Partinin güçlendirilmesi işlevi, yalnızca kendi örgütünün ilerletilmesine katılımı yükseltmekle olmaz. Partinin tüm mekanizmalarının etkinleştirilmesi için de çalışmak gerekir.
Yığınlara ulaşmada en etkili ve önemli araçlardan biri parti basınıdır. Parti yayınlarını, broşür ve bildirileri, politik açıklamalarını çevremizdeki emekçiler arasında ne denli geniş ölçüde yayabilirsek, partinin güçlenmesine katkımız o ölçüde büyük olacaktır. Bu amaçla sürekli yeni, yaratıcı yöntemler geliştirmeyi hedeflemeliyiz.
Komünist, önce çevresinde parti görüşlerine açık kişilere yayınların mutlaka ulaşmasını sağlamak, onların ilgisini uyandıracak konular hakkında tartışmalar açarak düşüncelerimizin kavranmasına yardımcı olmak, giderek daha çok sayıda emekçiye parti yayını iletilmesinde onların yardımlarını almak, parti basınına yazma ve parasal destek yoluyla katkılarını sağlamak için çaba harcamalıdır.
Partinin yayın faaliyetini propaganda aygıtları ağının işlevini gerçekten etkin biçimde yerine getirmesi, her komünistin ona yaptığı katkının derecesiyle orantılıdır. Atılım’ın, teorik organ Yol ve Amaç’ın ve tür parti metnini emekçi yığınların sorunlarına ışık tutabilmesi, onlar tarafından anlaşılır ve benimsenir bir niteliğe kavuşması, en başta yığınlar arasında çalışan komünistlerin propaganda alanındaki bilinçli faaliyetleriyle olanaklıdır. İşçi ve emekçilerin her bölümünde yol alan çok yönlü süreçleri, günlük dert ve sıkıntıları, mahallelerde, köylerde yaşanan canlı sorunları ve olayları parti basının bilgisine sunmak; onu can alıcı noktalara yöneltmek; dili ve konuları ele alış tarzı üzerine yardımcı olacak biçimde önerilerde bulunmak, komünist olmanın gereklerindendir.
Parti basını, hele illegal koşullarda, komünistlerin her bakımdan en yüksek düzeyde katkılarına ihtiyaç duyar. Yayın faaliyetlerinin altyapısını güçlendirmek için, hatta kimi dönemlerde kesintisiz sürdürebilmek için maddi destek kampanyaları açılır. Her şeyden önce gazetenin belli bir tutar karşılığı dağıtılmasını sağlamak ve zaman zaman açılan bu gibi kampanyaların aktif biçimde örgütlenmesi için çalışmak görevi düşüyor komünistlere.
Örgütsel Parti İlkeleri
Bir komünist, partiyi yığınlara öncülük edebilecek, bilimsel temele sahip güçlü bir politik örgüt haline getirebilmek için gözetilmesi zorunlu olan temel örgütsel ilkeleri en kararlı savunucusu ve uygulayıcısı olmalıdır. Partinin temel örgüt ilkesi ve dayandığı taban olan demokratik merkeziyetçilik esasını en zengin biçimde kavramak ve parti örgütlerinin, parti içi yaşamın yapılandırılmasında sürekli daha üst düzeyde gerçekleştirmek gerekir.
Komünist öncelikle, partisinin ve bağlı olduğu organın gelişip güçlenmesi için, üzerine aldığı sorumluluk ve görevleri en iyi biçimde yerine getirmeye çalışır. O, kararları yaşama geçirmek için ısrarlı, inatçı bir çalışma yürütmekle yetinmez; kararların doğru, geçerlilik şansı olan, sonuç verici bir nitelik taşıması amacıyla, kara alma sürecine en aktif biçimde katılır. Tartışmalarda ilkesel bir tavırla, aydınlatıcı ve ikna edici bir biçimde kendi görüşünü açıklar, kabul ettirmeye uğraşır. Sonuçta kendi benimsemese de, parti ye da organ çoğunluğunun uygun gördüğü kararları ikircimsiz uygular. Komünist, gerek örgüt içi işleyişte, gerekse tüm faaliyetlerinde sıkı parti disiplini gözetir. Disiplin öğesini her gün daha üst düzeyde, daha derin bir içerikle kavrayıp özümsemeye çaba harcar.
Parti çalışmaları sırasında, parti içi yaşamın tüm alanlarında kolektif faaliyet esası egemen olmalıdır. Tek başına alınan kararlar, yalnız başına üstlenilen görevler yanılgı ve eksiklik payını her zaman için daha yüksek oranda taşımaya mahkumdur. “En iyi ben bilirim”, “ben tek başıma daha iyisini yaparım” mantığı komüniste ters düşen bir küçük burjuva mantığıdır. Birlikte çalıştığımız tüm yoldaşların görüş ve önerilerini almak, onların gözlem ve deneyimlerinden yararlanmak, her karar ve eyleme tüm örgüt arkadaşlarımızın düşünce ve çabalarını katmak, daha doğru bir yönde ve daha güçlü bir biçimde ilerlememizi sağlayacaktır.
Ancak kolektiflik ilkesinin, üç-beş kişinin bir masa etrafında toplanmasıyla gerçekleşebileceğini düşünmek hata olur. Bir çok örnekte görüldüğü gibi eğer bir araya gelmiş komünistlerden yalnızca bir kısmı bireysel ilgi ve çaba gösteriyor, diğerleri yalnızca izleyici (ye da onaylayıcı) olarak kalıyorsa, burada kolektifliğin sağlandığından söz etmek olanaksızdır. Elbette herkesten her konuda aynı derecede katılım bekleyemeyiz.Bu hayalcilik olur. Ancak her komünist yeteneği, becerisi, kişisel gözlem, bilgi ve deneyimi ölçüsünde en yüksek katkıyı yapmayı amaçlamalıdır. Şimdilik bilgisi eksik kalan konularda da ilgisiz durması gerekmez. Öğrenmek her bakımdan kendini geliştirerek, katkısını diğer yönlerden de arttırmak için özel çaba harcamalıdır.
Kolektiflik ilkesi, karar alma süreciyle başlıyor. Ancak belirleyici olan yönü uygulamada kolektifliğin sağlanmasıdır. Parti kararları, görevler yerine getirilirken, her üyenin bu sürece en etkin biçimde katılması; bilgisini, zihnini, yetenek ve becerilerini çalışmalara en zengin haliyle ve tam olarak katılması son derece önem taşıyor. Tüm yoldaşların, bilimsel bir çalışma programı ve yönlendirme altında görevin başarılması için elbirliği içinde gayret göstermelerini ve sağlıklı bir iş bölümü içinde faaliyet yürütmelerini sağlamak gerekiyor. Parti içinde kolektif çalışma ortamını yaratacak olan, planlama bilimsel yönetim unsurudur. Bu unsurun etkin biçimde değerlendirilmesiyle, çalışmaların tüm içeriği bütün üyelerin katkısıyla zenginleşecektir.
Bunun da ötesinde, her komünist kendi kolektifinin ana parti kolektifine en büyük katkıyı yapmasını sağlamak göreviyle karşı karşıyadır. Partimiz, birçok örgüt, organ, komite ve aygıttan oluşuyor. Tek tek her kolektif bir yandan kendi üzerine düşen sorumluluğu en iyi biçimde yerine getirerek; hem de merkezi organların daha güçlü ve etkin hale getirilmesi için özel çaba harcayarak ana parti kolektifine en büyük katkıyı sunar. Bu; merkezi örgütler ve öbür parti aygıtları için daha çok kadro desteği sağlama; daha fazla sayıda yayın ve parti materyali dağıtma; örgütün üyeleri her yönden daha çok geliştirme; yığınlar arasında daha çok sempatizan ve partili çıkarma; daha yüksek miktarda aidat ve bağış toplama ve her alanda sürekli yeni, ek olanaklar yaratarak parti organlarının yararlanmasına sunmak gibi yollarla gerçekleşir.
Yalnızca bireysel dar görüşlülük değil, örgütsel dar görüşlülükte komünistlere yabancıdır.

Parti İçi Yaşam

Parti içi yaşam normlarından biri de eleştiri-özeleştiri ilkesinin etkinlikli kullanımıdır. Parti içinde herşeyin rahatlıkla tartışılıp konuşulmasına örgütsel-ideolojik-ahlaksal ya da kişisel ailevi her türlü sorunun çekinmeden açık açık ele alınabilmesine olanak sağlayacak bir çalışma-yaşama ortamı olmalıdır. Bunun için, her komünistin yoldaşıyla ister üyesi olsun isterse üst örgütten bir yönetici olsun her türlü kaygı ve kuşkudan uzak dostça, açık yürekli bir ilişki geliştirmesi zorunludur.
Gerek iş sırasında, gerekse her düzeydeki ilişkilerde eleştiri ve özeleştiri unsurunu ustalıkla kullanabilmeyi öğrenmenin önemi büyük. Gerekçesiz, dayanaksız, kişisel duygulardan kaynaklanan eleştiricilik anlayışı, tepkicilik, kusur bulma çabası bize terstir. Eleştirimiz her zaman somut olgulara dayanmalı; amaçlı olmak ve karşımızdakini düşünmeye ve olumlu davranışa yöneltici bir nitelik taşımalıdır. Kullanacağımız dil, üslup, eleştiri biçimimiz, konuyu ele alıp işleme tarzımız, öne çıkaracağımız noktalar eleştirinin yararlı sonuç verip vermemesini büyük ölçüde etkiler. Üslubumuz ve eleştirinin şiddeti kişiden kişiye değişebileceği gibi, konunun önem derecesine göre de farklılık gösterecektir.
Ayrıca her eleştiri, hatalı ya da eksik davranışın karşısına tutarlı, doğru davranış biçimini yani bilimsel temelli önerisini de getirmelidir. Çünkü eleştiri özünde hataların ortaya çıkarılması kadar doğru yönün bulunması işlevini taşımak zorundadır. Aksi halde, yarardan çok zarar getirecektir.
Özeleştiriyi ise, bu işlevin tamamlayıcı bir unsuru olarak görmek gerekir. Eleştiri ya da suçlamadan yakamızı bir an önce sıyırmak amacıyla, saldırıyı savuşturmak, hatamızı unutturmak gibi niyetlerle özeleştiriye başvurmak onu bu niteliğinden uzaklaştıracaktır. Önemli olan yanılgıyı, eksikliği saptamak ve bunu gidermek için yapılması gerekeni bulmaktır. Gerçekten yanlış davrandığımıza ikna olmadan özeleştiri yapmak yararlı olmayacak; aksine hem yoldaşların bize, hem de bizim kendimize olan güvenimizi sarsacaktır.
En önemlisi, özeleştiriden sonra gerçekten doğru yönde ve gerçekten kararlı, bilinçli bir hareket göstermektir.
Parti çalışması içinde üst örgütlerin yönergeleri, merkezi kararlar gibi doğrudan üst organlardan gelen ve kolektifimizin yöneticisi tarafından iletilen görevlerle sıkça karşılaşırız. Bu kararların temel örgütlere kadar indirilmesi ve kolektif biçimde uygulamaya geçirilmesi başlı başına bir iştir. Bu görevi yerine getirirken, her düzeyde sorumlu komüniste düşen önce kararın içeriğini ve amacını kavramak için kendisinin özel bir çalışma yapmasıdır. İkinci adım olarak, bu kararın kendi alanında ve örgüt arkadaşlarıyla birlikte nasıl sonuca indirilebileceği üzerine kafa yormalıdır. Ardından kolektifine kararı iletmeli, anlatmalı ve onun gerekçesi, amacı konusunda yoldaşlarını elinden geldiğince aydınlatmalı; sonra da somut iş üzerinde tartışma açmalıdır. Genelde işleyiş böyle oluyor.
Ancak kimi uygulamada bazı yönetici yoldaşlar yukardan gelen kararlar üzerinde tartışma açmaktan çekindiği; tartışmak isteyenleri de “yukardan geldiği için mutlaka uyulacak” diyerek susturmaya kalkabiliyor. Bir komünist, emirle, dayatmayla hiçbir girişimi kalıcı ve etkin biçimde gerçekleştirmenin mümkün olmadığını bilmelidir. Burada disiplinden de söz edilemez. Ancak konu üzerinde yeterince durulup sonuca varıldıktan sonra, hala karşı duran ve “ben beğenmediğim kararı uygulamam” diyen varsa, disiplinsizlik orada söz konusu olur.
Görülüyor ki; buyrukçuluk, geniş biçimde tartışmayı engelleme gibi eğilimler komünist için zararlıdır. Parti içi ilişkilerde ikna yöntemi her zaman ilk önce başvurulması gereken araçtır. Önce aydınlatma tartışma, ikna ve karar; ondan sonra uygulama.
Bir komünist, parti merkezinin ya da örgütünün şu ya da bu görüşünü uygulamasını doğru bulmayabilir. O zaman, bu düşüncesini açıkça ortaya koymak ve doğru gördüğü yaklaşımın benimsenmesi için çalışmak onun görevidir. Çok çeşitli nedenlerle hatalar yapılabilir, eksikler olabilir. Bunları görüp işaret etmek ve düzeltilmesine yardımcı olmak herkesin görevidir.
Ancak; komünist bu görüşlerini nerede açıklayacaktır? Kendi örgütünde ve her üyeye açık olan parti organlarıyla, üst örgütlerle haberleşme yoluyla. Parti dışında şu ya da bu topluluğun içinde, bir başka örgütte ya da kişisel yakınları arasında parti içi sorunları ortaya dökmek, hem konspirasyona zarar verir, hem de örgüte duyulan güveni sarsar. Partinin çalışma anlayışı ve parti içi yaşam normları konusunda kuşkular yaratır. Ayrıca, parti düşmanlarına çeşitli açılardan malzeme verir. Parti içi demokrasi ilkesi, her komünistin parti politikasının oluşturulmasına, örgütlerin kurulması ve güçlendirilmesine, yayın organlarının hazırlanmasına, kararların alınması ve uygulanması süreçlerine en aktif ve en geniş katkıyı yapmasına olanak sağlıyor. Bu ilkenin gereklerini yerine getirerek, tanıdığı haklardan yararlanmak dururken parti sorunlarını parti dışındaki ortamlara taşımak komüniste yakışmaz. Bir komünist bu tür davranışlara asla izin veremez, hoşgörü gösteremez.

7) Kendini Yetiştirmek

İnsanları, hele yoksulluktan, eğitimsizlikten, geri kalmışlığın yarattığı çaresizlikten kıvranan emekçileri, bir yığın önyargı ve kör alışkanlığı aşarak aydınlatmak, eğitmek zor iş. Böyle bir göreve kendini adayan komünist için bu zorluğu aşmanın tek yolu, kendisini sürekli eğitmektir. Daha doğru bir ifadeyle, komünist demek, kesintisiz bir kendini her yönden yenileme, eğitme, bilgilendirme, yetiştirme süreci içinde yaşayan bir insan demektir.
Her komünist gerek dünya üzerinde gerekse ülkesinde yer alan her türlü toplumsal sürecin özünü, temel çizgilerin net bir biçiminde algılamak zorundadır. Toplumsal hareketlerin, politik gelişmelerin esas içeriğini ve ana yönünü ortaya çıkarabilecek sağlam bilimsel dayanakları inceleme yöntemlerin sahip olmak, mutlak zorunluluktur.
İnsanoğlunun tüm zihinsel faaliyetinin ürünleriyle zenginleşmiş geniş bir bilgi ve kültür birikimi komünistin günlük çalışmalarına güçlü bir ışık tutacaktır. Bunun için, gündelik işlerin yoruculuğu ve ağırlığını hiç bahane etmeden, sanat-edebiyat bilgi ve kültür dünyasının birikimini yansıtan yapıtları okumak zorundayız. Diğer ülkelerdeki politik gelişmeleri de yakından izlemeliyiz. Uluslar arası süreçlerle ulusal süreçlerin giderek çok büyük boyutlarda iç içe geçmekte olduğu günümüzde, dünyanın herhangi bir bölgesindeki gelişmeleri, sistemler arasındaki sınıf savaşımının yansıma biçimlerini günü gününe izlemek bizim için eğitici olacaktır; karşılaştığımız günlük sorunların çözümüne de doğrudan yardımcı olacaktır.
Ancak tüm bunlar, partimizin teorik dayanağını oluşturan Marksist-Leninist ideolojiyi en yetkin biçimde özümseme çabasıyla bir arada yürütüldüğü zaman istenilen sonuca ulaştırır. Marksizm-Leninizm önümüze, tüm evrensel süreçleri, nedenleri ana doğrultusu ve sonuçlarıyla birlikte, tarihsel gelişimi içinde en doğru ve özlü biçimde kavramanın yolunu açıyor. Diyalektik ve tarihsel materyalizm bize her türlü sorunun özüne, temeline inebilmemizi sağlayacak bilimsel bir düşünme, inceleme ve sonuç çıkarma yöntemi kazandırıyor. Marks, Engels ve Lenin’in yapıtları, dünya komünist hareketinin gelmiş geçmiş önderlerinin kitapları dünya çapında sınıfların gelişme ve mücadele tarihinin zengin deneyimlerini sunuyor önümüze.
Her komünist ancak bu zengin teorik mirastan en etkin biçimde yararlanarak, sağlam bir ideolojik donanıma sahip olabilir. Partinin savunduğu ve emekçi yığınlar arasında yaymaya çalıştığı ilkeleri ancak bu yolla tam olarak öğrenebilir ve mücadelesinde, günlük yaşantısında yol gösterici edinebilir.
İşçi sınıfı ve komünist hareketin gelişim çizgilerini, mücadele aşamalarını bilmeden, Marksist-Leninist mücadele ve örgütlenme ilkelerini kavramak olanaksızdır. Bu ilkeleri olanca zenginliğiyle yaşama geçirme çabasını, sürekli olarak daha geniş ve tam öğrenme çabasıyla birleştirmek, her komünist için vazgeçilmez bir özelliktir.
Bir parti üyesinin kendini eğitmesinde temel öğe, tüm politik çalışmalarına ve onun politik kimliğinin oluşmasına yön verecek olan parti politikasını derinliğine kavramaktır. Partinin ana politik doğrultusunu, mevcut mücadele aşamasına özgü çalışma hedefleri ve güncel politikanın belli başlı çizgilerini özümsemek, komünist için başlıca öz eğitim faaliyeti olmalıdır. Bunun için Kongre-Konferans belgeleri, MK Plenum raporları aylık-haftalık parti yayınları ve parti basınının tüm ürünlerini günü gününe, dikkatli, eleştirel bir gözle okumak, izlemek gerekir. Bu metinlerde işlenen, geliştirilen politikalar üzerinde derinliğine durmak, örgüt yoldaşlarıyla tartışmak, kendi görüşlerini netleştirmek sürekli yürütülmesi gereken bir faaliyettir.

Komünist ve Ahlak Sorunu

Komünistler, kapitalist toplumda egemen olan ahlak anlayışının karşısına proleter ahlak anlayışıyla çıkarlar. Onlar, toplumu dönüştürme mücadelesinde işçi sınıfının en ön saflarında savaşırken, hem her bakımdan üstün ve güçlü bir örnek oluşturacak ahlaksal nitelikleri savunurlar; hem de bu niteliklerin yaygınlaşmasını, giderek tüm toplumda sosyalizmde egemen olmasını amaçlarlar.
Ancak bu bir anda olabilecek bir iş midir? Tüm eski alışkanlık ve davranış biçimlerini bir hamlede koparıp atmak, tepeden tırnağa değişivermek olanaklı mıdır?
Hayır. Ne bir insan için ne de toplum için bir anda olup bitecek bir köklü değişim söz konusu olamaz. Sosyalizme geçişin toplum ve birey üzerinde sağlayacağı köklü değişim, gidiş yönünün temelinde olacaktır. Toplum artık sömürü temeli üzerinde değil dost sınıfların dayanışma içindeki emek faaliyeti üzerinde yükseltme çizgisi temelinde örgütlenip yönlendirilecektir. Ama yüzlerce yıllık sınıflı toplumun yarattığı bir çok kurum binlerce yıllık gelenekle, sömürü ahlakının çeşitli öğeleri, dinsel bağnazlık ve cehaletin ürünü kör inançların etkileri uzun süreler varlığını şu ya da bu biçimde, şu ya da bu ortamda sürdürecektir.
Her şeyden önce, özenli ve gayretli çalışma, disiplinli bir iş yaşamı gibi öğeler sosyalizmde de geçerliliğini koruyacaktır. Ama elbette emeğin bir bireysel zenginleşme/kar aracı olarak kullanılması, bunun işçiyi emeğe yabancılaştırıcı etkisi iş disiplinin işçiyi köleleştirmeye yaraması gibi kapitalizme özgü nitelikleri ortadan kaldırdıktan sonra.
Öte yandan, evlilik ve aile kurumu da varlığını sürdürecektir. Kapitalizmin bu kurum üzerinde yıkıcı ve yozlaştırıcı etkilerde bulunduğu doğrudur. Sosyalizmde ise aile yeni temeller üzerine oturtulacaktır. Bu olgulardan da anlaşılabileceği gibi tarihsel olarak oluşmuş ve komünizme geçiş aşamasında yok olmayacak kimi şeyler vardır. Bunların sömürücüler ve kapitalist sistem tarafından yozlaştırılması ve kötüye kullanılması ile kapitalizmin yalnızca kendine özgü olan tümden yok edilmesi gerekli kurumları arasında dikkatli bir ayrım yapmamız gerekiyor.
İşte komünist, bir yandan üstün moral/ahlaksal nitelikler edinerek emekçilere örnek oluşturacak ve onların olgunlaşmasına katkıda bulunacak biçimde davranmalı; öte yandan yığınlardaki gelenek ve göreneklerin, dinsel inançların, yerleşik yargıları etkisini de dikkate almalıdır. Gelenekçi aile ve kız-erkek ilişkileri anlayışını, dinsel inançları hafife almak, hele hor gören alaycı davranışlar sergilemek zararlı olur. İkna, aydınlatma ve bizzat örnek olma en tutarlı ve etkili yoldur.

Proleter Ahlakın Niteliği

Bizim ahlakımız, proletaryanın sınıf savaşının çıkarlarına tümüyle bağlıdır. Ve o çıkarlardan kaynaklanır. Ahlakı, emperyalizm ile sosyalizm arasındaki, burjuvazi ile proletarya arasındaki sınıf mücadelesinden çıkıp gelen, onun koşullarına uygun norm ve değerler, ülkü ve davranış biçimleri bütünü olarak belirliyoruz. Sınıflar üstü, toplumlar üstü bir ahlak anlayışı olamaz. Proleter ahlakın niteliklerini şöyle sıralayabiliriz;
1- Sınıf davasında net, açık ve kesin taraftarlık
2- Söz ile işin, düşünce ile eylemin uyumu
3- Sınıf düşmanına karşı uzlaşmaz tutum
4- Sınıf kardeşlerine, diğer dost emekçilere karşı dayanışmacı, birleştirici davranış
5- Günlük yaşamında düzenli, sevgi ve saygıyla örülü çağdaş bir aile ilişkisi ve kadın-erkek eşitliği için örnek olmak
6- Dostluk, arkadaşlık ilişkilerinde, tüketim, parasal konular-iş yaşamı gibi bir çok gündelik yaşantı alanında bireyci, bencil, dar çıkarcı küçük burjuva anlayışının etkilerine karşı direnmek, böylesi etkiler altındaki insanlara proleter özellikleriyle örnek olmak.

Burjuva ve Küçük Burjuva Ahlakı

Başkalarının emeğini sömürerek kendisi için zenginlikler yaratma zemini üzerinde gelişen burjuva ahlakı, onun bu sömürü ve mülkiyet ilişkilerini haklı gösterecek kurallardan oluşur. Topluma yayılmaya çalışılan bu ahlak anlayışı ikili bir nitelik taşıyor; bir yanıyla her şeye burjuvazinin hakkı olduğunu söylerken, diğer yanıyla emekçilere bu gerçeğe sessizce boyun eğerek, kapitalist sistemi kabullenmeyi ve düşlerle yaşamayı vaadediyor.
Küçük burjuva ahlakı ise, iki sınıf arasındaki yalpalamasının sonucu olarak; tutarlı ve geleceğe dönük bir özden ve yüce amaçlardan yoksun bir içeriğe sahiptir. Bir yandan sınıf atlayarak sömürücü bireyciliği, çıkarcılığı (ve bununla bağlantılı, yalancılık, ikiyüzlülük, baskıcılık gibi özellikleri) içerir. Öte yandan kendi de bir sömürü, baskı ve yoksulluk içinde yaşamasına neden olan koşullardan ötürü ve proletaryanın mücadelesinin etkisiyle, proleter ahlakın kimi özelliklerini benimser.
Görüldüğü gibi ahlak anlayışları sınıflı toplumun yapısından, sınıfların üretim ilişkileri içindeki yerlerinden, çıkarlarından kaynaklanıyor. Bu nedenle, burjuvazinin ahlaksal çürümüşlüğüne karşı salt ahlak alanında, yalnızca ahlaksal araçlarla müdahale etmek yeterli değildir. İnsanların ahlakını iyileştirerek toplumu düzeltme çabaları tarih boyunca hep başarısızlığa uğramıştır. Toplum ahlakında iyiye doğru yönelme, ancak sınıflar arasındaki ideolojik-politik savaşın sonunda politik iktidarın proletaryanın eline geçmesi ve geniş emekçi yığınlarının çıkarlarını gözeten bir toplum sisteminin kurulması ve gelişmesiyle olanaklı olacaktır.
İşçi sınıfının ahlak normları onun kendini ve emekçileri özgürleştirme savaşı sürecinde olur ve sağlamlaşır. Her grev, her eylem, onun sıralarında proleter ahlakının temel öğelerinin yayılıp kök salması için somut olanaklar sağlar. Lenin “işçi sınıfı yaşam koşullarını iyileştirmek için savaşırken, aynı zamanda düşünsel ve politik olduğu kadar ahlaksal olarak da gelişir; büyük ideallerini gerçekleştirme yeteneği daha da büyür” diyor.
Bu ahlak kendiliğinden gelişmez. Her ne kadar kapitalist sömürüye karşı çıkma, burjuvazinin sömürü sistemini aklayan ahlak normlarından ve iğrenç, yoz kişisel ilişkilerinden nefret etme gibi kendiliğinden çizgiler taşısa da; asıl politik mücadelenin ahlaki olarak gelişebilmesi onun tarihsel rolünün bilincine varmasıyla olanaklıdır. Kendisi için sınıf durumuna yükselmesi ve sınıfsal hareketin hedefleri uğruna mücadeleye girişmesi sürecinde sınıf dayanışması, burjuvaziye karşı sınıf kini, proleter enternasyonalizmi, mücadeleye özverili katılım, kendini adama, tüm sınıfın çıkarlarını öne alma gibi öğeler giderek kökleşir.
Sınıfın bu yönde ilerlemesi, parti tarafından ona sağlam ve tutarlı bir önderliğin sağlanmasıyla olanaklı olabilir. İşçi sınıfının politik ahlakı egemen burjuvaziyle savaş içinde olgunlaşırken onun savaş gücünü yükselten bir etken olur. Parti bu gelişmeye Marksist ideolojiyi özümseterek, bilimsel programını yaygınlaştırarak yol açıcı olmalıdır. Bunun için, sınıfın mücadele tarihinde yer alan belli başlı köşe taşlarını, sınıf bilincini bileyecek, kararlılığı ve dayanışmayı arttıracak savaş deneyimlerini, devrimci gelenekleri canlı tutmak, yeni proleter kuşaklara aktarmak gereklidir.

Komünistin Devrimci Kişiliğinin Örnekliği

Devrimci mücadele geleneklerinin kuşaktan kuşağa yayılmasında, en ağır koşullarda bile, komünistlerin yürekli ve bilinçli çıkışlarının esinlendirici gücünün önemi büyüktür. Komünistlerin tarih boyunca hapishanelerde, işkencede, barikatlarda her türlü direniş ve başkaldırı hareketlerinde gösterdikleri cesaret ve atılganlık gibi öncü özellikler, dünya proletaryasının devrimci geleneklerinin kökleşmesinde kalıcı etkiler yapmıştır.
Komünist yaşantısının her döneminde, sınıf mücadelesinin her alanında işçi sınıfı ahlakının yılmaz savunucusu ve onu öğelerinin somutlaştığı bir örnekleyicisi olmalıdır. O, emekçiler arasında dostluk ve dayanışma ilişkilerinin canlı bir kanıtı olmalıdır. Baskı ve engeller karşısında yılmaz, kararlı, ısrarlı bir savaşçı örneği olmalıdır.
En karmaşık sorunları duru bir bilinçle, serinkanlı bir bilimsel yaklaşımla ele alma; en ağır işlerin altından elbirliğiyle, yardımlaşma gücüyle kalkma; işte, evde emekçilerle gerçekten eşit haklara sahip olma, varı yoğu hep beraber paylaşma vb. gibi davranış biçimleri onun yaşantısının ana çizgilerini oluşturmalıdır.
Komünist, çevremizde sıkça rastlanan şu olumsuz özelliklerden kendini kesinlikle sıyırabilmeli, bu yönde başkalarına da örnek olabilmelidir;
1- Gevşeklik, uyuşukluk, pasiflik, atalet
2- Kayıtsızlık, vurdumduymazlık, boş vermişlik, işleri oluruna bırakma
3- Savruk, dağınık olma, plansızlık, işleri rasgele yürütme;
4- İçki, kumar gibi bilinci uyuşturan, insanı körelten zararlı alışkanlıklar;
5- Kendini beğenmişlik, kişisel öneminin değerini abartma, yoldaşlarını emekçi insanları hor görme, kendi başarılarını övüp abartırken başkalarının başarılarını küçümseme;
6- Bilgi ve becerisini, küçük, büyük kişisel kazançlar için kullanma;
7- Çevreye uyum sağlama adına kötü davranışları hoş görme, kabullenme, burjuva yaşam tarzına özenme, küçük burjuva psikolojisine kapılma, vb.
Komünist örnek insani özellikler ve sağlam devrimci nitelikler kazanabilmek için, en başta partililiğin gereği olan çelik disiplini yaşamının her alanında yayacak bir anlayışla özümsemelidir. O her şeyden önce işinde özenli, dikkatli, sorumlu bir biçimde çalışmalıdır. İş disiplini ve emeğe saygı önemli özelliklerdir. İşinde kaytarmacı, savruk, özensiz olan, sorumluluk almaktan kaçan, ürettiği işe saygı duymayan bir komünist, işçilerin yakınlığını kolay kolay kazanamaz. Çünkü onlar her ne kadar emeklerinin ürünlerine patronlarca el konmasından ötürü yabancılaşmanın etkisi altında yaşıyorlarsa da, toplumsal yaşamın temelini emeğin oluşturduğunu iyi bilirler. Her ne kadar bugün salt bir geçim aracı olarak kiralansa da, insanı yaratanın emek olduğunun bilincindedirler ve ona saygı duyarlar. Fabrikadaki zoraki disiplin kapitalistin kârını güvencelemeyi amaçlıyorsa da, hiçbir zaman disiplinsiz bir iş yaşamının olmayacağını bilirler. İşte bu nedenlerle işçilerin komüniste güven duymaları ve onun düşüncelerine değer vermeleri, onun çalışma yaşamındaki tutumuna bağlıdır. Disiplinsiz bir komüniste şöyle diyeceklerdir; “senin fikirlerin de işin gibiyse, bize yaramaz arkadaş.”
Öte yandan komünistin aile yaşamındaki davranışı da önemlidir. Fabrikada eşitlikten söz eden evinde ağa gibi davranırsa; çağdaş eğitim sisteminin önemini anlatırken, çocuklarını baskı ve dayakla terbiye etmeye çalışırsa, başkaları için nasıl iyi bir örnek oluşturabilir? Emeğin sömürülmesine, çalışmadan kazanmaya karşı çıkan bir komünist, kendi üretmeden, kendi çalışıp kazanmadan başkalarının kazancıyla geçinmenin yolunu bulmuşsa, eşin dostun desteğiyle yaşıyor, bunu değiştirmek için çaba göstermiyor ve hele doğal hak gibi görüyorsa; emekçiler için olumlu bir örnek olacağı düşünülebilir mi? Davranışları böyle olan birinin sözlerine kimse güven duyabilir mi?
Bu gibi örnekleri çoğaltabiliriz. Ancak sorunun özü yalındır. Komünist, savunduğu ilkelere uygun bir yaşam biçimi sürdürür. Her yerde, her zaman, her koşulda ideolojinin bu yüce ilkelerini, üstün ahlak normlarını yaşantısında gerçekten uygular ve onları en iyi böyle savunur.